Kasım 15, 2012

gün bugündür..

KIZLARINDAN BABALARINA MEKTUP VAR!


Babalar ve kızları arasındaki o çok özel, kızların tüm yaşamlarındaki en önemli düğümlerden biri olan ilişkiyi, kızları babalarına mektup yazarak anlattılar.

Bir zamanlar babalarının küçük kızları olan üç kadın ‘Hadi’ dedi ve çeşitli yaşlardan, farklı kesimlerden, ayrı görüşlerden, içlerinde tanınmış isimlerin ya da tanınmış babaların kızlarının da olduğu yüzden fazla kadın kağıdı kalemi eline alıp yaşamlarındaki ilk erkeğe, babalarına yazdıkları bir sayfa mektupla onların kendileri için ne kadar önemli olduğunu tüm yalınlığıyla ortaya koydular. Kimi ‘babam keşke hayatta olsaydı,’ diye iç geçirirken kimi ‘zamanında keşke yan yana dururken daha fazla anlatıp birbirimizi dinleyebilseydik,’ diyordu.  Bu hayata hazırlanırken babası kimine güçlü bir dayanak olmuştu, kimisi içinse babası hatırlanması bile  sonsuz acılar veren, en ufak tereddüt duymaksızın küçük kızını terk edip gitmiş bir adamdı.

Bir bakıma hepsi için tek bir gerçek vardı: içlerindeki küçük kız çocuğu salıncakla gökyüzüne doğru yükselip saçları rüzgarla savrulurken arkasında durup onu sallayan adamın güçlü kollarının öne doğru her gidişte kendisini daha yükseğe çıkaracağından emin olmak, salıncaktan inerken bir yeri incinmesin diye elini tuttuğunda onun avucunun sıcaklığını hissetmek istiyorlardı.

Geliri 21.Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı (YEKÜV) kanalıyla, çocukların eğitimi için bağışlanacak olan bu kitap, belki de daha önce ortaya konmamış “nasıl bir kız babası" olunacağının bir kılavuzu niteliğinde.

Kadınlar yazdıkları mektuplarla kendi dünyalarından bir kapı açtılar. Size de bu kapının ardındakileri keşfetmek kalıyor…

Bir de bakmışsınız elinizde kağıt kalem, siz de mektup yazıyorsunuz ya da üzerinde “İmza: Kızın” yazan bir zarf ellerinizde duruyor… Kim bilir?
......................................................................................................................................................................

İçimde yıllardır sakladıklarımı bir solukta yazdım..

114 kadın, içlerinden geldiği gibi döktü duygularını..
Kalemler ağlamıştır diye düşünüyorum, şimdi sıra tüm okuyanlarda..
“İmza: Kızın”ı okurken burnunuzun direğinin sızlamasına, yüreğinizin cız etmesine, dalıp gitmeye ve çoğu zaman gözyaşlarınızın akmasına hazırlıklı olun…

İçimdeki ses buluştu babamla..

Bugün satışa çıkıyor kitabımız..
Kitabın yazarları; Esra Aylin Akalın, Selgin Biber, Banu Tozluyurt'a gönülden teşekkür ediyorum, emeğinize sağlık..

Sevgilerimle..

Ağustos 23, 2012

çatlak patlak..



Çok yakınımda yaşanan bir çatırdama bu..Sesi çok ta uzaklardan duyulacak kadar büyük, sebebi ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar küçük..

Aslında uzun zamandır olan artçılar depremin göstergesiydi ama herkes gözünü kapatmayı tercih etti..

6 senelik kocaman bir evlilik, dünya güzeli 2 buçuk yaşında - gözlerinin içi neşeyle gülen, anne ve babaya aşık bir kız çocuğu..

Şu an küçük oluşundan ötürü konuşulanları, tartışmalarda kullanılan kelimeleri anlamasa da yakın zamanda aile içindeki huzursuzluklara tanık olacak.. Şu an oyunlarda anne ve babasını yanyana getirip kutu kutu pense oynarken elele tutuşturmaya çalışsa da ilerde nedenler niçinler içinde boğulacak, sorgulamalar başlayacak..

"paylaşılamayan nedir?" sorusuna verilemeyen cevaplar dolu benim içimde, elimden bir şey gelemiyor oluşu çok acı..

Günden güne eriyen bir anne, ve umuru bile olmayan bir erkek modeli var tam da karşımda..Evet şu an okurken "ne de yobazca, bu devirde kaldı mı böyle şeyler" diyenleriniz de vardır, ama ne yazık ki var..

Umutları sandığa kapatılmış kızlar, üniversitelerde okuyup, ailelerinin göz bebekleri olarak büyütülüp, sevdiğinden ayırmaya bile kıyılamayarak sevdiğiyle evlendiriliyorlar.. Sonra bir gece ne acı ki yüzü gözü mor bir şekilde anne kapısına gelebiliyorlar.. Ben yazarken; içimde acıyan yerleri bir bilseniz..O kızın acıyan yaralarına ne basmalı, ne iyi gelir yürek morluklarına?

Çocuğum için katlanıyorum sözüne inanmıyorum ben, insanlar; çocukları için huzur dilemeliler benim mantığımca, olan huzuru bozarak çocuk için güzel bir gelecek hazırlanamaz..

Kadının aklındaki tek soru işareti "acaba çocuğumu nasıl büyütürüm babasız, elalem ne der, nasıl bakarlar bize?" (evet ne acı; bu devirde üniversite mezunu, kocaman, kendi işinin sahibi olan bir bayanın gerçek düşünceleri bunlar)
Benden gelen cevapsa "babasız büyüyecek tek çocuk senin ki değil, babalık ve kocalık görevini yapmayan bir adamla geçecek kocaman bir ömürü ne o çocuk ne de sen hakediyosun.."

Annelik ne asil bir olgudur, ne büyük bir sorumluluktur.. Bu senaryonun tam 15 sene öncesindeki versiyonunu bizzat yaşayan bir kız çocuğu olarak anneliğe aşığım ben..

En acısı da kollardaki morluklara, yürekteki sızılara çare olamamak..elimden gelse de acısına çare olsam..

Karşıma alıp avazım çıktığı kadar bağırmak, en ağır sözleri söylemek hatta elimden gelse yerde yuvarlayarak dövmek isteyeceğim kadar sinirliyim o adama.. Gerçi şunu bil ki adam; sen ona bile değmezsin..

Nereden geldiğini, ne şartlarda o kadının ona destek olduğunu unutarak bunları yapıyor oluşu kelimelerin en ağırını haketmesine neden oluyor.. Bir de tabi, söz meclisten dışarı ama erkek annelerinin bencilliği, bir erkeğin annesi ve karısı arasındaki dengeyi kuramayışı var..

Ne acı ki, evladının mutluluğunu düşünen bir kız annesinin karşısında bencilce yalnızlığına ortak arayan bir erkek annesi var bu örnekte..

O güzel kadına ve o güzel kıza gözüm dolu dolu bakmaktan yoruldum..
Her akşam eve vardılar mı, nasıllar diye düşünmek akşamların en zor dakikaları..

Lütfen kararını ver kadın, ve lütfen kararını 35 yaşında olduğunu, hayatın henüz bitmediğini, anne olarak kızının sana ihtiyacı olduğunu, herkesin senin gülüşüne ihtiyacı olduğunu, gerçekten çok güzel günlere layık olduğunu, her şeye tek başına huzurla yetebileceğini ve bizim her zaman senin yanında olduğumuzu unutmadan ver..

Çabuk ol kadın, yüreğinde yara alacak yer kalmadığının ben bile farkındayım, lütfen çabuk ol..

Sevgilerimle,
Zeynep..

Ağustos 06, 2012

iyi ki doğmuşum...



Bugün benim doğum günüm..
Hayatımdaki tüm değerler için; eşim için, ailem için, arkadaşlarım, can dostlarım, blog dostluklarım ve sahip olduğum herşey için şükürler olsun..

Anneciğim, iyi ki doğurmuşsun beni..
İyi ki senin kızın olarak dünyaya gelmişim..

Bugün üflediğim her mumda; herkes için bol sağlık, mutluluk, huzur ve şans dileyeceğim..

Sevgiler,
Zeynep..


Temmuz 31, 2012

??



Twitter nedir? Ne yapılır, ne paylaşılır? Nasıl üye olunur? Facebook ile aynı mıdır?
Neymiş bu sosyal paylaşım ağları ya..Ne kadar da önemliymiş..
Herkesin bir facebook ve bir de twitter hesabı mı olması gerekir bu modern çağda !!!

Olmayanı kınıyor mu herkes?

İşyerinde az para ile mi çalıştırılıyorlar?
Mutlu bir hayatları olmayıp, gülümseme eksik mi oluyor yüzlerinden..
Huzurları mı kaçıyor olmayınca?

Biri bana anlatsın lütfen..
(lafımın hedefi belli, lütfen aktif şekilde facebook ve twitter kullananlar yanlış anlamasın..)

Sevgilerimle..

Temmuz 26, 2012

gelsin camlar...

O çok büyük özveriyle aldığım, kendime verdiğim sözü tutarak ay ay biriktirdiğim parayla her ay bir eksiğini tamamladığım o canım şalümomu ve cama dair herşeyi, yerim olmadığı için annemin evinde bırakarak geldim yeni evime..

Ama anladım ki yarım kalmışım..

Bu hafta sonu evin küçük odasında küçücük bir yer de olsa ayarlamaya çalışıp, ilk fırsatta yeni evime getirip, başına geçtiğimde her sıkıntıdan uzaklaşamayı deneyeceğim..

Bana iyi gelecek biliyorum..
 Bu hafta sonu, ütü-temizlik ve düzen beni bekliyor olacak :)

Herkese kocaman sevgilerimle,
Zeynep..

Temmuz 19, 2012

güzel bir akşam..



Dün Garanti Emekliliğin sponsor olduğu bir etkinlik vardı, kuki+ ta..
Pastacılık şefi Münir Altun ile akşam saat 7'den 10'a kadar resmen mest olduk..

Yumurtalar çırpıldı, unla cevizi karıştırıldı, çırpmayla karıştırmanın farkına varıldı..

Tam tamına 6 muhteşem lezzetle tanıştık, içimizden hepimizin kalbinde bir yerlere dokunan..

* Çilekli Waffle
*Cevizli Brownie
*Tiramisu
*Krem Patisserie
*Pandispanya
*Frambuaz sos

O kahve aromasının muhteşem kokusu, kalıpların o ustanın elindeki dansı, hakiki vanilyanın baş döndürücü bir tutam efsanesi..

Yapılan her lezzet önce o muhteşem kokuların arasında tek kişilik sunumlara dönüştü, tabaklar süslendi, çilekler-soslar-veeee meyvelerle buluştu..

Herkes işten çıkıp gelmiş, ağzının suyu akarken, o an kafede misafir olarak oturan masalardan şanslı seçilen herhangi birine ikram edildi tek kişilik sunumlar..

Hepimizden aynı tepki geldi, ya bizzz?

Tabii ki o tatlı şefimiz, hepimize ayrı bir tabak hazırlayıp, waffle-ımızı dondurma ve çilekle buluşturdu, cevizli brownie-miz çikolata sosuna kavuştu veee o muhteşem tiramisu kakaoya doydu..

Tabaklar önümüze geldiğinde hepimizde aynı tepki "yarın bankada nasıl çalışılır, bu kadar harika meslekler varken nasıl bankada işlem yapılır?"
:)

Bizi çok güzel ağarlayan kuki+ 'a, hiç suratını incitmeden o güleryüzüyle bizi mest eden Münir Usta'ya teşekkür ediyorum..

Mükemmel bir akşamdı..
:)

Sevgiler,
Zeynep..



Temmuz 18, 2012

uyusun da büyüsün..


Ne de zormuş insanın kendinde rahatsız olduğu noktaları değiştirmesi..
Ya da değişmesi gereken çok mu yönüm var diye düşünmesi..

Biri bana yardım etmeli ama kim ?

Değişiklik iyidir, kimi zaman yeni bir mekan, yeni bir saç modeli, yeni bir kalem, bazen renkli bir oje, kimi zamanda uzun süredir giyilmeyen bir gömleğin giyilmesi..

Elimde sihirli bir değnek olsa, kendimde değiştirmeyi isteyeceğim birkaç özellikten en baskın olanı; beklenti içine girmemek olurdu, daha relaks-daha kabullenici olmak isterdim..

Burcumun özelliklerinin bir getirisi mi desem (malum aslan burcuyum), bence bu bir getiri değil olsa olsa bir götürüdür.

Beklenti içine girdikçe alınganlaşıp,  duygusal olup sessizleşiyorum ben..

Ki ben, hiç susmayan, saçma da olsa birşeyler söyleyen, çocuk gibi konuşmaya aşık, konuştukça güzelleştiğimi düşünen ben, eğer sessizleşiyorsam, yine bir beklentiye girdiğimden, sonucunun da benim açımdan hüsran olduğundandır..

-Karşındakinin sen olmadığını unutma- denir ya; evet benim bunu aklıma, kalbime işlemem lazım..

Niyetinin kötü olmadığını bilsem de, ruhumun okşanması bu kadar kolayken neden hep ruh okşayan taraf ben oluyorum bunu anlamıyorum.

Çok şey değil inanın aslında beklediğim, kimisi "amaaann, buna mı bozuldun, ne var bunda, delisin sen, çok doğal, olduğu gibi kabul et" derken, kimisi de "haklısın, olacak iş değil, ben olsam ben de kırılırdım" diyor.

Sessizken hep düşündüğüm şey; değişmem, daha sosyal olmam gerektiği, hayat sıralamama renk katıp, bu tarz durumlarla karşılaşınca "olabilir" diyerek olgunlukla karşılamam gerektiği..

O küçük Zeynep büyüsün artık..Olgunlaşsın, mesela her hayal kırıklığında gece uykuları bölünüpte dudakları uçuklamasın, olgun bir kadın olma yolunda o ilk adımı atıp, gözyaşlarını öle ıvır zıvır herşeye akıtmasın..

Uyusun da büyüsün..

Sevgiler,
Küçük Zeynep..

Temmuz 16, 2012

büyüyoruz..



Düğünümüz oldu.. Beyaz ve siyah buluştu..
Annemin diktiği o gelinliği taşırken tuttuğum elin heyecanı en yükseklere ulaştı..

Ve bunun sonucunda ; uzun zamandır blogtan uzakta kaldım.. yeni eve geçmenin, yeni eve internet bağlatamamış olmanın sonucu olarak..

Düğünümüzden sonra bugün tam 44. gün..

Yeni bir ev, beklenen umut dolu bir yuva, aslında tanışılan onca zamana rağmen aynı eve girmenin heyecanı..
Neyi, nasıl yapsam sorgusu..
Yıllardır annemin yaptığı tüm işlerin artık benim tarafımdan yapılacak olmasının yüklediği sorumluluk..
Sokaklarda, kafelerde tuttuğun o eli, gece uykusunda saçlarında hissetmenin huzuru..
Sana; zamanında en sevdiğini söylediği tatlıyı kendi evinde ona yaptıktan sonra "çok güzel olmuş" yorumunu almanın tadı..
Gün boyu işyerinde akşama ne pişirsem düşüncesinin yorgunluğu..
"ellerine sağlık" cümlesinin verdiği şevk..
Duştan çıkışta bugüne kadar duyduğun en güzel "sıhhatler olsun"u duymak..
Ütünün, temizliğin bitmemesi düşüncesi..

Bunlar içimdeki en güzel noktalar..

İçimde biryer var ki, orası hep annemle kaldı..
Çocukluğum..

Aklımdan hiç çıkmayan kocaman bir düşünce "acaba annem şuan ne yapıyor, akşam tek başına olduğu için yemek yemeyi geçiştirip peynir ekmek mi yiyor, kapıyı kitledi mi?"
İhmal etmemeye çalışsam da hep aklımda "acaba yalnız mı kaldı?" sorusu..

Annecim, kızın büyüdü ama sana sevgisi kocaman oldu, sana olan anlayışı büyüdü, sana olan özlemi..
En çok ta sana olan hayranlığı..

Anlıyorum ki, zaman geçerken küçükler büyüyor, zaman herkesi ve herşeyi büyütüyor..
Küçücük yürekteki aşklar, küçük aileler, küçük özlemler, küçük bedenler, küçük eller zaman geçtikçe büyüyor..

(:
Sevgiler,
Zeynep..

Mayıs 04, 2012

yorumsuz..

Aynı olumsuz şeyle çok defa karşılaştığınızda ne yaparsınız?
Durumu karşınızdakine her seferinde özveriyle anlatıpta, anlamadığını gördüğünüzde?

Aynı yarayı kaç defa kanatmasına izin verirsiniz?
Kabul ediyorum, bazı huylar bazılarına hastır, 7'sinden 70'ine değişmez..

Bu sefer kırılmadım, mesela öncekiler gibi gözüm dolmadı ya da "aaa bu da ne" der gibi sıkışmadı yüreğim, gayet sakin ince bir sızıyla gülümsedim, yalan söylemeyim "seni küçümeseyerek güldüm ve yine mi dedim.."
Kabul ediyorum..

Bu blogta belki son değildir ama ilk defa birisine direkt okusun diye yazı yazıyorum.

Kırmaya çalışma beni, kırılmam sana.
Ben böyle şeylere kırılmam artık.
Ezer, büzersin beni ama uğraşma kıramazsın...
Ne sana inat başımı öne eğdirecek birşey yaparım..
Ne de seninle bu yaptıklarından dolayı gurur duyarım..

Ne olacağını söyleyim; sessizce susarım..

Ben birşeye sinirlenip bağırmıyorsam, ağzımdan çıkanları kulağım duymayacak şekilde gözlerim dola dola sana yapmaman gerekirdi demiyorsam, ya da çok ta üzerinde durmaya değer görmüyorsam bilki kıramamışsındır beni..

Bu büyüdüğümden-olgunluğumdan-anlayışımdan-güvenimden değildir, bu sadece eksilmemdendir..

Sana sesleniyorum, ben senin yerinde olsam beni çok ta zorlamazdım, tabi bir sabah uyandığında ellerinin arasını boş görmek istemiyorsan..

Sessizce sevgiler..
Zeynep..

(: hıdırellez geldi..


* fotoğraf alıntıdır..

Kış mevsiminin bitip, yaz mevsiminin başladığına inanılan, dileklerin dilendiği, göklere ellerin açıldığı, nişanlıların pikniğe çıktığı, cüzdanların ağzının açık bırakıldığı, nohutlar, pirinçler dağıtılan, gül dallarının dileklerle süslendiği, sabah ezanlarıyla uyanıp tek tek toplandığı, dileklerin suyla buluşturulduğu, dilek paralarının ojelenip cüzdanlara konduğu o güzel gün Hıdırellez bu sene 5 Mayıs akşamı-6 Mayıs sabahında kutlanacakmış..

Hoşgeldin Hıdırellez..

Benim canım annem, her sene, oturur mutfak masasına, çayını alır yanına, sessizce bir defter ve bir kalemle başlar yazmaya, ee tabi 3 kızı olunca, onun için bu süreç çok yorucu geçer :)
Hiç bıkmadan yazar dilediklerini, hayırlısı diyerek başlar mektubuna, yazmakla kalsa yine iyi, çizer tek tek, dileklere ilişkin fotoğraflar koyar, keser biçer, gerçekten okunası çok zevkli bir mektup oluverir, ama okutmaz kimselere..
Hepsini tek tek katlar, herbirini bir kese içine koyar, her keseye bir de bozuk para, ağzını bağlar ve gül dalına asar..Bekler ki sabah ezanı okunsun..Ezanla beraber gider alır onları..Herkese kendi dilek kesesinin içindeki bozuk parayı oje damlatarak verir, cüzdanımızda saklamamız için..

Dileklere ne mi olurdu?

O dilekler aylar boyunca kimsenin bilmediği yerlerde saklanır, yazın yazlığa giderken unutulmaz, denize ilk girişte dualar eşliğinde suya bırakılır..

Bir sene çok komik birşey oldu, annem dilekleri yazdıktan sonra o zamanki evimizin bahçesindeki gül ağacına kesecikleri asmış, ezanla beraber inmiş ki kesecikler yok :)

Ablamlarla bizim yorumumuz, "içindeki bozuk paralar için ve bir de içindeki o eğlenceli renkli mektupları gülerek okumak adına birilerinin aldı.", annemin yorumuysa "dilediklerim kuş oldu uçtu, olacak."

Şaka bir yana annem bugüne kadar hangi sene ne dilediyse oldu, ablamlara kısmet yazdı, hatta çöpten elele çiftler çizdi ve evlendiler, küçük bebekler çizip emzikli, beğendiği bebek fotoğraflarını yapıştırdı ve bebekleri oldu dünya tatlısı, ve önceki sene benim için araba çizdi, çöpten beni içine yerleştirdi ve arabamı aldım, son Hıdırellezde ise -son demi, tekne kazıntısı (bu ben oluyorum, gözümün nuru annem)- için hayırlı bir eş çizdi, cılız bir çöp adam, elele, duvaklar çizdi başıma..
Ve nişanlandım..

Anneciğim, hep diyorum ya sahip olduğumuz herşeyi senin o temiz yüreğine, varlığına ve bizim yanımızda oluşuna borçluyuz..

Yani benim için Hıdırellez önemli..

Neler neler diliycem bu sene bir görseniz..
Bu sene ben de elime kağıt kalem alıcam, yeni evimde annemi de yanıma alıp, bu sefer benim mutfak masamda renkli kalemlerle çizicem, diliycem..
Sonra onları tek tek katlayıp gül ağacına asıcam, sonra ezanla toplayıp, yazlığa gidene kadar onu salonumda şöminenin yanına yapmayı düşündüğüm bembeyaz dilek ağacımın dallarına asıcam..

Herkese çok mutlu bir ömür, sağlık, huzur, her dileğin hayırlılarının kabul olduğu günler diliyorum..

P.S: sevgili nişanlım, Hıdırellez gereği beni yarın pikniğe götürmen gerekiyor sanırım :)

Sevgiler,
Zeynep..


Mayıs 03, 2012

ilk ödülüm (:


Sevgili supercellma hasta yatağından beni bu güzel ödüle layık görerek beni çok mutlu etti..
Kendisine ilerleyen satırlarda teşekkür edecek olmama rağmen, tekrar tekrar teşekkür ediyorum..
Bu benim ilk blogger ödülüm (:
Selma'cığım sana burdan kocaman geçmiş olsun dileklerimi de gönderiyorum..
Öyle yatma, hemen kalk, daha çok işimiz var..

Bu güzel ödülün tatlı kurallarına gelirsek;

1-ödülü kazanan kişi bu ödülü 11 arkadaşına hediye edecek:

işte benim o muhteşem 11 arkadaşım:

- Sevgili Kaymaklı Kadayıf,
- Sevgili öykü,
- Sevgili smilena,
- Sevgili Cihan'ın Bahçesi,
- Sevgili miray's handmades,
- Sevgili tatlı birşeyler,
- Sevgili beyazbezelye,
- Sevgili süslü keçeler,
- Sevgili colette,
- Sevgili esradan dünyaya

2-ödül verdiğimiz 11 kişinin bloguna gidip konudan kendilerini haberdar edeceğiz.

3-Kendimizle ilgili 7 gerçeği paylşacağız..

- Soru 1:En sevdiğim renk: beyaz-pembe-kırmızı
- Soru 2: Bir daha dünyaya gelsem şuanki sahip olduğum neyi değiştirmek isterdim: işimi, kesinlikle içinde el emeği olan bir meslek seçerdim kendime..bir şeylerle uğraşıp, ortaya bir şeyler çıkarmak isterdim..
-Soru 3: Burcum: Aslan(her ne kadar bazı özelliklerini taşımadığımı düşünsem de)
-Soru 4:Hayatta en örnek aldığım kişi: tabii ki; Annem :)
-Soru 5:En sevdiğim mevsim: İlkbahar
-Soru 6: Aşkta en olmazsa olmaz şey: heyecan
-Soru 7: En Sevmediğim özelliğim: çabuk güvenmem ve alıngan oluşum..

4-Bize bu ödülü layık gören kişiye teşekkür edeceğiz..

Sevgili Selma'cığım-süper selmam, sana çok teşekkür ederim, sevgilerimle öpüyorum..

5- Versatile Blogger Ödül fotoğrafını blogumuzda yayınlıyoruz..
:)


sevgilerimle,
mutlu cumalar diliyorum..
Zeynep..


Mayıs 02, 2012

tam 1 ay kaldı (:



Evet tam 1 ay kaldı..
Ve geri sayım başladı..

Yıllardır hayalini kurduğum güne, kahvelerde gördüğüm kalabalığın yorumlarına, annemin hıdırellez dileklerine, düğünüme tam 1 ay kaldı..

Hazırlıklar o kadar yoğun ki, ne zaman akşam oldu, ne zaman uyuduk uyandık anlamıyorum..
Çalışıp iş çıkışı koşturmaktan yoruldum, ama tadını çıkarıyorum..

Yıllardır o canım annemin hazırladığı çeyizler çıkarılıp, tek tek yıkanıp, ütülenip bohçalandı..
Eve usta girdi ve boya badanaya başladı..
Sadece yolunu bildiğim sitelerde artık elimle koymuş gibi dükkanları bulmaya başladım..
Hem çok zevkli hem de çok zor bir süreç olduğunu bizzat anlamış durumdayım..
Eğer maddi desteğiniz, kendinize ait birikiminiz yoksa, ne de zor..

Çok ta hüzünlüyüm, yıllardır, ablamlar evlendiğinden beri, yani tam 6 senedir, annemle aynı evde birer arkadaş gibi herşeyimizi paylaşmaya öle alıştım ki, yeri geldiğinde beraber ağlayıp, canımın en sıkkın olduğu anlarda yanına kıvrılıp sessizce sırtımı kaşımasına..
Akşamları sohbetler etmeye..
Annecim, yeri gelmişken söylemek istiyorum "iyi ki benim annemsin ve sen bana verilmiş en mükemmel hazinesin, iyi ki beni sen yetiştirmişsin"..
Neyse gözlerim yine doldu, söyledim ya bu ara çok duygusalım..

Gelinliğim bitti, anneciğim özene özene hazırladı kendi elleriyle, ellerine sağlık..
Gelinliğimi düğün gününe kadar annem hariç kimse görmeyecek :)
Süpriz :)
Bakalım bay G, beni kuaförden almaya geldiğinde nasıl bir tepki verecek? merak ediyorum.. Düğünden hemen sonra gelinliğe dair tüm ayrıntıları da sizlerle fotoğraflarla paylaşmak istiyorum..

Ev dekorasyonu ne de zormuş, filmlerde-televizyonda, magazinlerde görüpte "aaa, çok güzel olmuş" dediğimiz evleri nasıl da zevkle döşüyorlarmış bir kez daha anladım..
Tabi ki maddi imkanlarınızın size gösterdiği yolda ilerliyosunuz, tam bişeye "aaa çok güzelmiş diyorsunuz" fiyatını görünce "aa, aslında şu da olsa olur" a dönüyosunuz..
Bakalım nasıl bir ev çıkacak ortaya..
Umarım huzurla oturulacak, ağız tadıyla bir ömür geçirilecek tadda olur :)

Kına gecesi istiyorum evet, kendi evimizde çok kalabalık olmadan, sadece ailemizle istiyorum..
Kırmızı bir elbise aldım ve herşeyi kırmızı düşündüm o geceye dair..
Elime yakılacak kınada "G" harfi olsun istiyorum, elimin tam ortasına baş harfini kına olarak yakmak istiyorum..
Annem başladı bile yaprak sarıp, dolaba atmaya :)

Benim cephemde geri sayım başladı ve heyecanım her geçen gün artıyor..
Sayın bay G; umarım sizde de aynı heyecan mevcuttur..

Tüm tavsiyelerinize açığım :)
Sevgilerimle,
Zeynep..








Nisan 27, 2012

kemal utku sünnet oluyor (:


Bu sefer ki siparişimiz çok tatlı bir oğluşumuzun sünneti için oldu..
Kemal Utku..

Çalışma arkadaşları, oğlu sünnet olacak arkadaşlarına süpriz yapmak istemişler..

Ve kurabiyelerimizle çok güzel bir sepet hazırladık..
Sünnete ve oğluşumuza yakışacak şekilde mavi beyaz :)





"Hayırlı uğurlu olsun, darısı damatlığına olsun inşallah.."

Sevgiler,
Zeynep..




Nisan 24, 2012

sıcacık cam çubuklar ve takılar 1..

cam boncuk yapımı ile ilgilendiğimi daha önceki yazılarımda söylemiştim..

alevde yapılışını gördüğümde bende uyandırdığı hayranlığı anlatamam..
elinizdeki cam çubuklara içinizden gelen formu vermek, sonrasında yaptığınız boncukları süsleyip sevdiklerinizin taktığını görmek..

4 senedir çok amatörce uğraşıyorum odamdaki küçük atölyemde..



Sevgiler,
Zeynep..

Nisan 20, 2012

kutlama süprizi (:

Öle üzgünüm ki, fotoğraf makinemin hafıza kartını bilgisayarda unutup, elimi kolumu sallaya sallaya eve gittim ): 
Ve süprizin sepete dizaynına başladım..
Herşey çok güzel...
Hafıza kartı olmadığı için makine ile çekim yapamayacağım gerçeğiyle karşılaştım..
O an kendime nasıl kızdığımı tarif edemem, kimsede değil bendeydi kabahat...
Halen üzgünüm..
Telefonumla çekilen fotoğrafları yayınlıyorum..




Bugünkü süpriz, ailesinden Ekin Duman'a gönderildi..
İçinde yazdığı ve dün satışa sunulan kitabın isminin "SÜRÜDEN AYRILANI KURT KAPMAZ" baş harfleri, uğur böcekleri ve nazar boncukları olan kocaman bir kurabiye sepeti..

Ben gönülden tebrik ediyorum kitap yazarı EKİN DUMAN'ı..
Ellerine emeğine sağlık..
Tüm yaşamının kurabiye tadında tatlı olmasını ve başarılarının devamını diliyorum..

Sevgiler,
Zeynep..

Nisan 17, 2012

sürüden ayrılanı kurt kapar mı kapmaz mı?



Yaşam boyu hep karşılaşmışızdır, insanların sürü psikolojisi ile hareket ettiklerine..
Aslında birebir konuşurken çok ta hak verirler size ancak başkalarının yanında içlerindeki düşünceleri ifade etmekten çekinerek, çoğunluğa uyuverirler..
Çok karşılaştım, hem de çok..
Zamanında; aslında gerçek düşüncelerini saklayıp, sürüye uyarak davranan tüm "eski tanıdıklarıma" sölüyorum ki "sürüden ayrılanı kurt kapmaz"

Neyse...
Paylaşmak istediğim bir kitap..
Merakla okumak istediğim bir kitap, satışa çıkar çıkmaz almak istiyorum..

Kitabın arka kapağını sizinle paylaşmak istiyorum, bence kişisel gelişim adına bana çok faydası olacak..

...............................................
Yayın Evi: Sınır Ötesi Yayınları
Yazar: Ekin Duman

Sürü bilincinde yaşayan insan gücünü teslim etmeyi, her durumda kurtarıcı beklemeyi, sorumluluğu başkalarına atmayı çok sever. Yaşamının sorumluluğunu almak ve onu yönlendirmek yerine, olaylara bilinçsiz tepkiler vererek ya da vermeyerek yaşar. Oyun içinde bir figüran gibidir. Kendisine biçilen rolü oynamaya çalışır. Genel çoğunluğun doğrularını kendisine edinir.

Peki bunun dışına çıkmak mümkün müdür? Buna denemeden cevap vermek imkansızdır. Çünkü ruhun gerçek potansiyeli düşüncede, kağıt üstünde, hayalde değil, gerçek deneyimde açığa çıkar.

Herkes gibi değil, asıl amaç kendin gibi olmaktır. Kendin olmak, özgün olmak günümüz trendinde size sürekli dayatılan, "bunu alın farklı olun, şunu giyin iyi hissedin, şöyle yaşayın, şu inançlara bağlanın..." meselesi değildir.

Toplubilincin üzerindeki etkilerini fark etmek ve kişiliğinizi, siz sandığınız kimliği bırakmakla başlayan bir keşif yolculuğudur bu. İnsan derin uykudan uyanıp, kendini keşfetme macerasına eninde sonunda adım atacaktır. Bir insanın kendisi ve çevresi için yapabileceği en iyi şey "kendi içsel çalışmasını yapmasıdır."

Yazar kitabında, bu sihirli, dönüşümün yollarını, kendinizle çalışırken kullanabileceğiniz formülleri, nasıl bir seçim yapabileceğinize dair genel perspektifi sunarken, kendi deneyimlerinden de örnekler paylaşıyor. Sade ve basit bir anlatımla kendinizle ve kendi yaşamınızla ilgili farkındalık kazandıran ve sürüden ayrılma cesareti aşılayan bir başucu kitabı bu.
...........................................

Şimdiden iyi okumalar..
Sevgilerimle,
Zeynep..

tebrik (:



13 Nisan Vakıflar Bankası'nın kuruluş yıldönümü olup, her 13 Nisan'da o yıl çalışma hayatında 15. ve 20. yıllarını dolduran personele çeşitli plaket ve ödüller verilir..

Bu yıl da 13 Nisan'da aynı etkinlik yaşandı..
Bu yıl bir değişiklik, farklı bir tad vardı..

Bu yıl kutlamalarda bizim kurabiyelerimiz gönderildi, sevdikleri tarafından çalışma arkadaşlarına..
(:
Ne mutlu ki, bir kurumda kocaman 15 ve 20 yılı bitirenlere..
Önümdeki emekliliğime olan yılları saymaktan dilim yorulur sanırım..

Darısı herkesin başına diyerek, ben de tüm kurumlarda bunca çok sene çalışan herkesi içtenlikle kutluyorum..

Gelelim kurabiyelerimize..
Vakıflar Bankası'nın amblemi olarak "VB"(sarı üzerine siyah ve sarı), "kalpler" ve "15 ler, 20 ler" yaptık :)







Umarım beğenilmiştir.

Sevgilerimle,
Zeynep..

Nisan 16, 2012

): çok hastaydım..


Bir haftadır çok hasta olduğum için bloga hiçbir yükleme yapamadım..

Malum haziranda düğün var :) ve tam anlamıyla yumurta kapının ağzına geldi :)
Koştur, terle, terin soğusun, merdiven in çık, dükkan gez, yok olmadı tekrar bak, insanlarla saatlerce konuş, stres ve yorgunluktan halsiz düştüm ve midemi üşüttüm..
Sağıma dönsem solum, soluma dönsem sağımdaki kemikler mideme batar gibi oluyor, bir mide bulantısı bir ishal :(

İzleyicilerimden özür dilerim..
Ama Zeynep hastayken boş durmadı, kurabiyeler yaptı :)
Sevgilerimle,
Zeynep..

Nisan 06, 2012

için şişeceğine blogun şişsin (:


Sevgili süslü keçelerin "blogumu seviyorum" yazıma (tık tık) bıraktığı o güzel yorum üzerine çıkmış bir slogan bu..
Kendisi de bu slogan üzerine zarif bir yazı yazmış bile (tık tık)
Ben çok beğendim sloganımızı..
Hepimize ilham olması dileğiyle..
İçimizden geçen, aman yazarsam olur mu diye düşündüğümüz herşeyi içtenlikle paylaşmak dileğiyle..
Sevgiler,
Zeynep..

elimin emeği, gözümün nuru (:

Suluhan'dan yapılan alışveriş sonrası ortaya çıkan bir kolye bu..
Tığ ile önce tek tek yuvarlaklar örülerek, renkler uyduruldu birbirine ve üzerleri işlendi, sonrada halat iple buluşturuldu..





ben çok severek takıyorum, beğenerek..
ceketin içine, beyaz gömlek ve beyaz badilerle çok beğeniyorum..
umarım beğenirsiniz..
bakalım..
sevgler,
Zeynep..

blogumu seviyorum (:


Bir süredir acaba, bu blogta sadece belli başlı konuları mı paylaşmalıyım diye düşünüyordum..
Aslında paylaşacak o kadar çok şey var ki..
Artık;  kendi yaptığım takılarım olsun, ev dekorasyonu cicileri olsun, içimden her geçeni ve her yeni yapılanı paylaşmaya karar verdim..

umarım beğenirsiniz..
sevgilerimle,
Zeynep..



Nisan 03, 2012

duru 2 yaşında :)


İyi ki doğdun Duru'cuğum..
Nice mutlu senelerde o güzelliğinle hep gülücükler saçman dileğiyle..
O güzel anne ve babanla bir ömür hep mutlu ol..





Sevgiler,
Zeynep..


Mart 29, 2012

hayatımdaki ilk kadına..




Hayatımdaki ilk kadına, ilk kucaklamaya bu yazılanlar..

Seni anlatmak çok güç anneciğim..
Sana en güzel hediyeyi vermek isterdim, seni sana hediye etmek isterdim çünkü benim bu hayatta aldığım en güzel hediyesin sen..

Ben tek bir an soluksuz kalmadım, korkmadım hiç gece yarıları..

Oyuncak bebeğimi kaybetmekten korktum en çok..Çünkü sen benim oyunlarımda hep oyuncak bebeğimdin..Adını ne koyarsam koyayım, sen diye severdim ben; hep bebeklerimi..

Okulda, bahçede oynanan evcilik oyunlarında hep ben olmak isterdim anne rolünde..

Hep sana annelik yapardım oyunlarımda, bana tattırdığın duyguları yaşatmaya çalışırdım sana..

Hani o düşünmez gibi yapıp ta sevginin içinde coştuğu bir bakışın var ya bir tek onu yapamazdım ve bir tek sen gibi "anne gibi" kokamazdım.. Bir tek bunları beceremezdim..

SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNECİĞİM..

Sen kokuyor hep benim yattığım yastık..

Her sabah evden çıkışımda biliyorum ki; duaların arkamdan geliyor ve biliyorum ki; gün boyu aslında hep benimlesin..

İnsanın her içi sıkıldığında telefon çalar mı, ya da her gözü dolu dolu olduğunda "unutma biz arkadaşız, benimle paylaş" kelimesini duyar mı?

Oyuncak bebeğimde beni sevmiş midir acaba? Ahh şimdi burada olsa da konuşsa, anlatsa ona nasıl dokunduğumu, her an onu nasıl düşündüğümü, - karnı aç mı- üşüyor mu - , acaba şimdi nerede deyişlerimi anlatsa..En çok ta onu herkesten kıskandığımı, sevgisini kimseyle paylaşamadığımı anlatsa..

Anneciğim, çocuk aklımla hiç sormadım ama şimdi soruyorum bir ömür boyu benim oyuncak bebeğim olarak kalırmısın, yatağımın hep başucunda, geçmişimden bugünüme şahit olan kıyamadığım olur musun?

benim "kızım, tekne kazıntım, son demim " olur musun?

Ben de seni dizime yatırıp, saçlarını okşayıp, sırtını kaşımak, sonra dizimde uyuyakalmanı ve kucağımda yerine yatırıp, üstünü örterek sana sevgimi aşılamak istiyorum..

Seni yaşamın, seni dünyanın en güzel annesi olarak çok seviyorum..

Benden esirgemediğin, bana yaşattığın her an için minnettarım sana..

Anneciğim; minnoş kızın seni çok seviyor..

Sevgiler,
Zeynep..