Düğünümüz oldu.. Beyaz ve siyah buluştu..
Annemin diktiği o gelinliği taşırken tuttuğum elin heyecanı en yükseklere ulaştı..
Ve bunun sonucunda ; uzun zamandır blogtan uzakta kaldım.. yeni eve geçmenin, yeni eve internet bağlatamamış olmanın sonucu olarak..
Düğünümüzden sonra bugün tam 44. gün..
Yeni bir ev, beklenen umut dolu bir yuva, aslında tanışılan onca zamana rağmen aynı eve girmenin heyecanı..
Neyi, nasıl yapsam sorgusu..
Yıllardır annemin yaptığı tüm işlerin artık benim tarafımdan yapılacak olmasının yüklediği sorumluluk..
Sokaklarda, kafelerde tuttuğun o eli, gece uykusunda saçlarında hissetmenin huzuru..
Sana; zamanında en sevdiğini söylediği tatlıyı kendi evinde ona yaptıktan sonra "çok güzel olmuş" yorumunu almanın tadı..
Gün boyu işyerinde akşama ne pişirsem düşüncesinin yorgunluğu..
"ellerine sağlık" cümlesinin verdiği şevk..
Duştan çıkışta bugüne kadar duyduğun en güzel "sıhhatler olsun"u duymak..
Ütünün, temizliğin bitmemesi düşüncesi..
Bunlar içimdeki en güzel noktalar..
İçimde biryer var ki, orası hep annemle kaldı..
Çocukluğum..
Aklımdan hiç çıkmayan kocaman bir düşünce "acaba annem şuan ne yapıyor, akşam tek başına olduğu için yemek yemeyi geçiştirip peynir ekmek mi yiyor, kapıyı kitledi mi?"
İhmal etmemeye çalışsam da hep aklımda "acaba yalnız mı kaldı?" sorusu..
Annecim, kızın büyüdü ama sana sevgisi kocaman oldu, sana olan anlayışı büyüdü, sana olan özlemi..
En çok ta sana olan hayranlığı..
Anlıyorum ki, zaman geçerken küçükler büyüyor, zaman herkesi ve herşeyi büyütüyor..
Küçücük yürekteki aşklar, küçük aileler, küçük özlemler, küçük bedenler, küçük eller zaman geçtikçe büyüyor..
(:
Sevgiler,
Zeynep..